Yabancıların mal edinmesi ve miras hakkı
KONU : YABANCININ MAL EDİNMESİ VE MİRAS
DOSYA NO : YARGITAY 7.H.D 2009/2429 E , 2009/4415 K , 16.10.2009 T
KARAR :
ÖZET: Hasımsız olarak ve Sulh Hukuk Mahkemesinde açılan iş bu davanın yabancı uyruklu miras
bırakanın Türkiye’de bulunan taşınmazlarının tapuda mirasçılar adına intikalinin yaptırılabilmesi için
açılmış mirasçılık belgesi verilmesi istemine iliskin olduğu, Asliye Hukuk Mahkemelerinde hasımlı
olarak açılması gereken tanıma veya tenfiz davası olarak nitelendirilemeyeceğinin gözetilmesi gerekir.
Bu durumda isin esası yönünden hüküm kurulması gerekir.
(2675 S. K. m. 22) (5718 S. K. m. 20) (2644 S. K. m. 35) (1086 S. K. m. 76)
Dava: Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca incelenmesi davacı
tarafından istenilmekle, temyiz isteginin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, dosyadaki
belgeler okundu. Tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü:
Karar: Dava, mirasçılık belgesi verilmesi istemine iliskindir.
Mahkemece dava tanıma veya tenfiz davası olarak nitelendirilerek görevsizlik kararı verilmiş ise de,
yapılan nitelendirme ve varılan sonuç davacı tarafın istemine ve yasal düzenlemelere uygun
düşmemiştir.
HUMK’nın 76. maddesi hükmüne göre bir davada maddi olayları açıklamak taraflara, bunların hukuki
nitelendirmesini yapmak ve uygulanacak kanun hükümlerini bulmak hakime aittir.
Miras bırakanın ölüm tarihinde yürürlükte bulunan mülga 2675 sayılı Kanun’un 22/1, dava tarihinde ve
halen yürürlükte bulunan 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un
- maddesi hükümlerinde mirasın ölenin milli hukukuna tabi olduğu, miras bırakana ait Türkiye’de
bulunan taşınmaz mallar hakkında Türk Hukukunun uygulanacağı, mirasın açılması sebeplerine,
iktisabına ve taksimine iliskin hükümlerin terekenin bulunduğu ülke hukukuna tabi olduğu
açıklanmıştır. Bunun yanında 2644 sayılı Tapu Kanunu’nun, 03.07.2003 tarihli 4916 sayılı Kanun’la
değişik 35. maddesi hükmünde de, karsılıklı olmak ve kanuni sınırlamalara uyulmak kaydıyla, yabancı
uyruklu gerçek kisiler ile yabancı ülkelerde bu ülkelerin kanunlarına göre kurulan tüzel kişiliğe sahip
ticaret şirketlerinin Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde taşınmaz edinebilecekleri, karsılıklılık ilkesinin
uygulanmasında yabancı devletin taşınmaz ediniminde kendi vatandaşlarına veya yabancı ülkede bu
ülkelerin kanunlarına göre kurulan tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketlerine tanıdığı hakların, Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlarına veya ticaret şirketlerine de tanınmasının esas olduğu açıklanmıştır.
Somut olaya gelince, dosya içeriğinde toplanan delillerden miras bırakan Sheikh Zayed Ben Soltan Al
Nahyan’ın Birleşik Arap Emirlikleri vatandası olduğu, 05.01.2005 tarihinde öldüğü, Türkiye’de Kocaeli G… ilçesi D… köyünde çok sayıda taşınmazı bulunduğu, Birleşik Arap Emirlikleri Abu Dabi mahkemesince mirasçıları ve miras paylarını gösterir mirasçılık belgesinin
verildiği, ayrıca mirasçı olan diğer 29 kisinin davacı lehine Türkiye’de bulunan taşınmazlardaki miras
haklarından feragat ettiklerinin yabancı mahkeme kararı ile tespit edildiği anlaşılmaktadır. Davacı
vekili gerek dava dilekçesinde ve gerekse duruşma tutanağına alınan beyanında, yabancı
mahkemeden alınan mirasçılık belgesi ve tespit kararı ile miras bırakan adına kayıtlı Türkiye’de
bulunan taşınmazların intikalinin yaptırılamadığını açıklayarak intikal yaptırabilmek için Türkiye’de
bulunan taşınmazlar yönünden mirasçılık belgesi verilmesini istemiş, yabancı mahkeme ilamlarının
tanınması veya tenfizinden söz etmemiştir. Bu olgu gözetildiğinde hasımsız olarak ve Sulh Hukuk
Mahkemesinde açılan iş bu davanın yabancı uyruklu miras bırakanın Türkiye’de bulunan
taşınmazlarının tapuda mirasçılar adına intikalinin yaptırılabilmesi için açılmış mirasçılık belgesi
verilmesi istemine iliskin olduğu, Asliye Hukuk Mahkemelerinde hasımlı olarak açılması gereken
tanıma veya tenfiz davası olarak nitelendirilemeyeceği kuskusuzdur.
Sonuç: Hal böyle olunca, mahkemece davacı taraftan varsa baskaca delillerinin de sorulup
saptanması, gösterilecek delillerin toplanması, az yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler de dikkate
alınarak toplanan ve toplanacak delillere göre davanın esası yönünden bir hüküm verilmesi
gerekirken, davanın nitelendirilmesinde yanılgıya düşülerek görevsizlik kararı verilmesi isabetsiz,
davacı tarafın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA,
pesin ödenen temyiz harcının istek halinde davacı tarafa iadesine, 16.10.2009 gününde oy birliği ile
karar verildi.